Bosna Hersek’te ki soykırım hakkında düşünceleriniz

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 44 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    44

Bülent 

Emektar Üye
Platin Üye
8 Nis 2021
391
125,009
93
Eskişehir

İtibar Puanı:

Öncelikle Bosna’da dünyanın en büyük katliamı yapıldı...ve bunu bir türlü kanıtlıyamıyordu oranın halkı,taki mavi kanatlı kelebeklerin toplu mezarlara konasaya kadar işte bu bir dönüm noktası oldu ve toplum mezarlar bulunmuştu
Bende bundan etkilenerek bu şiiri yazdım
Mavi kanatlılar 🦋 kelebek
Bir haykırış yoktu Bosnadan yana

Bir öksüz kızçocuğu sordu yetimler adına

Babası buz gibi ondan uzak

Tazeydi acısı dindiremedik

Ağladı ağladı hiç güldüremedik

Son çare belki mavi kanatlı kelebek

Dünya gözyumdu izin verdi olanlara

Soykırım olmuştu görmedi dünya

Artık bir delil gerek bir ispat

Dünya gözyumdu izin verdi olanlara

Soykırım olmuştu görmedi dünya

Artık bir delil gerek bir ispat

Kor gibi yaksa bile

Zor bize baştan yine

Bitsin artık bitsin bu çile

Mavi kanatlı kelebek

Bülent Kıraç
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
30 Kas 2019
29,149
673,362
113

İtibar Puanı:

Bosna Hersek'teki soykırım, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir. 1992-1995 yılları arasında yaşanan soykırımda, Boşnak halkına karşı Sırp milliyetçileri tarafından sistematik bir şekilde insan hakları ihlalleri, cinayetler, tecavüzler, işkenceler ve toplu mezarlar gibi korkunç suçlar işlendi. Bu acımasız saldırılarda yaklaşık 100.000 insan hayatını kaybetti ve bir milyondan fazla insan yerinden edildi.

Bu soykırımın yaşanmış olması, insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından büyük bir başarısızlık olduğunu göstermektedir. Bu olay, insanların farklı etnik kökenleri nedeniyle birbirleriyle çatışabileceğini ve bunun sonucunda büyük insanlık trajedileri yaşanabileceğini gösteriyor.

Bu tür insanlık dışı eylemlerin tekrar yaşanmaması için, uluslararası toplumun insan hakları ve hukukun üstünlüğünü korumak için daha güçlü bir çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bu olayları anmak, insanların bu karanlık tarihi anlamalarına ve gelecekte bu tür korkunç olayların tekrar yaşanmaması için gereken adımları atmalarına yardımcı olabilir.


II. Dünya Savaşı'nın ardından Josip Tito'nun liderliğinde kurulan komünist Yugoslav Devleti 3 değişik din (Ortodoksluk, Katoliklik ve İslâm) ve çok sayıda etnik grubu (Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedon) bir araya getiren bir ülkeydi. Sovyet Blokunda yerini aldı ancak zamanla bağımsız bir hâle geldi. 1980 yılında Tito'nun ölümü ve 1990 yılında bu bloğun parçalanmaya başlamasıyla farklı etnik grupları Yugoslavya içinde bir arada tutmak imkânsız hâle geldi. 25 Haziran 1991'de Slovenya ve Hırvatistan, Almanya ve İtalya′nın desteklemesi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991'de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti. Şubat-Mart 1992'de Bosna-Hersek Devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandum bağımsızlığın kabul edilmesiyle sonuçlandı. 5 Nisan 1992'de Bosna-Hersek Cumhuriyeti hükûmeti bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisan'da da ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdılar.

Bağımsızlığın anayurtları olan Sırbistan'dan kendilerini koparacağını düşünen ve “Büyük Sırbistan” hayalleri olan Bosnalı Sırplar, Sırbistan'dan aldıkları askerî yardımlarla Bosna'da bir Sırp Cumhuriyeti kurduklarını ilan ettiler. Kendi bölgelerinde bulunan Müslüman (Boşnaklar) ve Katoliklerden (Hırvatlar) bu bölgeyi terk etmelerini istediler.

Nisan 1992’de Srebrenitsa'nın (Boşnakça: Srebrenica) hemen dışında bulunan Bratunac köyünde, 350 Bosnalı Müslüman, Sırp paramiliter ve özel polis güçleri tarafından işkence gördüler. Burada yaşananlar hakkındaki bilgiler, ancak aylar sonra katliam sırasında çekilen görüntülerin yayınlanması ile anlaşıldı.

Sırpların bu yaptığının dünyada duyulması, düşünülenin aksine Bosnalı Boşnakların kurtulma ümitlerini arttırmadı. Aksine, BM ve NATO desteğinde özellikle Sırplar hedef alınarak bir ambargo başlatıldı. Fakat hem Sırpların eski müttefikleri olan Rusların yardımı, hem de coğrafi olarak daha iç kesimlerde bulunan Bosnalı Müslümanlara göre daha avantajlı olmaları sebebiyle, bu ambargodan Bosnalı Sırplar neredeyse hiç etkilenmediler. Etkilenen daha çok Müslümanlar oldu.

Zamanla dünyada yükselen tepkiler ve özellikle bâzı destekçilerinin durumun vehametini anlamaya başlamaları ile Müslümanlara yönelik bâzı yardımlar ulaştırılmaya başlanmıştır. Birçok ülkede Bosna'ya yardım kampanyaları düzenlenmiştir. Bosnalıların şanssızlığı burada da devam etmiş, güvendikleri Müslüman ülkelerde kampanya paraları kendilerine ulaştırılmak şöyle dursun, başka politik amaçlar için kullanılmış ve büyük bölümü asla yerine ulaştırılmamıştır.

Zamanla gücünü toparlayan Nasır Oriç liderliğindeki Müslüman direniş örgütü Sırplara karşı koymaya ve bâzı başarılar elde etmeye başladılar. Bu duruma artık bir son vermenin zamanının geldiğini düşünen BM[özgün araştırma?], Dayton görüşmelerini başlattı. Sırplar, görüşmelerde avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenitsa'yı ele geçirmek maksadıyla güçleriyle bu iki kente saldırdılar. Tarihin gördüğü katliamlardan birini Hollandalı Barış Gücü'ne rağmen yaptılar. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu soykırıma[kaynak belirtilmeli] uğradılar. Sırplar işkence yaptıkları Bosnalı Müslümanları, öldürdüler. cesetlerini yine onlara gömdürdüler. Bosna Savaşı'nın bu en kanlı olayı Srebrenitsa Katliamı olarak adlandırılmıştır.[kaynak belirtilmeli] Srebrenitsa Katliamında öldürülenlenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte BM'nin Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7.000 ila 8.000 kişinin öldürüldüğünü belirtmiştir. Bosna Sırpları'nın hükûmetinin hazırladığı bir raporda ölü sayısı 7.779, Boşnak hükûmetinin raporunda ise 8.374'den fazla olarak gösterilmektedir. Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunmuş ve uzmanlara göre 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar 2.070 kişinin kesin kimlik tespiti yapılırken 7.000'den fazla kişinin ise cansız bedeni kesin kimlik tespiti için bekletilmektedir. Ayrıca Sırplar katliamı gizlemek için bâzı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp başka yerlere tekrar gömdüklerinden katliamla ilgili deliller bozulmuş ya da yok olmuştur.[kaynak belirtilmeli] 1992-1995 arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek'te 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup Bosnalılar, dünyanın gözü önünde ve Avrupa'nın göbeğinde sistematik bir soykırıma tâbî tutulmuştur. Sadece Srebrenitsa'da olanlar hakkında elle tutulur delillerin varlığı söz konusu olsa da çok yakın tarihte gerçekleşen soykırımı aydınlatmaya yetmemektedir.

Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'nde görülen davada Sırp Partisi lideri Radovan Karadžić, Sırp Ordusu komutanı Ratko Mladić, Vujadin Popoviç (Bosnalı Sırp komutan), Ljubisa Beara (Genelkurmay Başkanı), Drago Nikoliç (güvenlik şefi), Ljubomir Borovcanin (özel polis müdürü), Radivoje Miletiç (Genelkurmay Başkan Yardımcısı), Milan Gvero (komutan yardımcısı, Vinko Pandureviç (tugay komutanı) Bosna Savaşı sırasında Srebrenitsa'da 8.000'den fazla sivilin katledilmesinden sorumlu oldukları iddiasıyla gıyaplarında haklarında dava açılmıştır. Bosna'da meydana gelen iç savaş sırasında Sırp ordusunun yapmış olduğu katliamın arkasındaki itici güç Sırbistan Demokrat Partisi ve lideri Radovan Karadžić'tir. Parti bağımsızlık ilanı ile birlikte hükûmetten de çekilerek yasadışı bir örgüt gibi çalışmalarını yürüterek Müslüman bölgelerinde katliamları yapmışlardır. Sırp denetimindeki Ilıca bölgesinde Bosna Oteli'nde faaliyet gösteren parti lideri Radovan Karadžić ve arkadaşlarını korumakla görevli Sırp militanların üniformalarında Sırbistan bayrağı ve Çetniklerin kullandığı madenî bir para büyüklüğündeki siyah renkli bir arma bulunmaktaydı. Bütün bu katliamları gerçekleştirmek için gereken ekonomik ve askerî güç, temelde Federal Yugoslavya Ordusu'nda bulunuyordu. Ancak bu gücü yönetebilecek yetki ise Sırbistan'daydı. Dolayısıyla katliamları gerçekleştiren Sırp milislerin Sırbistan ile bağlantılı olmamalarına imkân yoktu. Sırp militanları ve Sırbistan Federal Ordusu arasındaki bu işbirliği kanıtlanamamıştır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan birisi de SDS'nin bu faaliyetlerine birçok Sırp ordu ve hükûmet yetkilisi muhalefet etmiş, o zor koşullara rağmen görevlerini bırakmışlardır. O dönemde yapılan bâzı Türk gazetecilerinin bölgedekilerle yaptıkları röportajlarda Bosna'da yaşayan 1,3 milyon Sırp nüfusun sadece yüzde 10'u, yani 130.000 kişinin Sırbistan ile birleşmek istediklerini düşündükleri rapor edilmiştir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

ErSan.Net 

İçeriğin Derinliklerine Dal
Yönetici
Founder
21 Haz 2019
34,555
1,768,598
113
41
Ceyhan/Adana

İtibar Puanı:

Bosna Hersek'teki soykırım, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir. 1992-1995 yılları arasında yaşanan soykırımda, Boşnak halkına karşı Sırp milliyetçileri tarafından sistematik bir şekilde insan hakları ihlalleri, cinayetler, tecavüzler, işkenceler ve toplu mezarlar gibi korkunç suçlar işlendi. Bu acımasız saldırılarda yaklaşık 100.000 insan hayatını kaybetti ve bir milyondan fazla insan yerinden edildi.

Bu soykırımın yaşanmış olması, insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından büyük bir başarısızlık olduğunu göstermektedir. Bu olay, insanların farklı etnik kökenleri nedeniyle birbirleriyle çatışabileceğini ve bunun sonucunda büyük insanlık trajedileri yaşanabileceğini gösteriyor.

Bu tür insanlık dışı eylemlerin tekrar yaşanmaması için, uluslararası toplumun insan hakları ve hukukun üstünlüğünü korumak için daha güçlü bir çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bu olayları anmak, insanların bu karanlık tarihi anlamalarına ve gelecekte bu tür korkunç olayların tekrar yaşanmaması için gereken adımları atmalarına yardımcı olabilir.


II. Dünya Savaşı'nın ardından Josip Tito'nun liderliğinde kurulan komünist Yugoslav Devleti 3 değişik din (Ortodoksluk, Katoliklik ve İslâm) ve çok sayıda etnik grubu (Sırp, Hırvat, Boşnak, Arnavut, Sloven, Makedon) bir araya getiren bir ülkeydi. Sovyet Blokunda yerini aldı ancak zamanla bağımsız bir hâle geldi. 1980 yılında Tito'nun ölümü ve 1990 yılında bu bloğun parçalanmaya başlamasıyla farklı etnik grupları Yugoslavya içinde bir arada tutmak imkânsız hâle geldi. 25 Haziran 1991'de Slovenya ve Hırvatistan, Almanya ve İtalya′nın desteklemesi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler. Eylül 1991'de de Makedonya bağımsızlığını ilan etti. Şubat-Mart 1992'de Bosna-Hersek Devleti ülke çapında bağımsızlık ilan edilmesi konusunda bir referandum yaptı. Bosnalı Sırpların çoğunun boykot ettiği bu referandum bağımsızlığın kabul edilmesiyle sonuçlandı. 5 Nisan 1992'de Bosna-Hersek Cumhuriyeti hükûmeti bağımsızlığını ilan etti. 6 Nisan'da da ABD ve Avrupa ülkeleri Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdılar.

Bağımsızlığın anayurtları olan Sırbistan'dan kendilerini koparacağını düşünen ve “Büyük Sırbistan” hayalleri olan Bosnalı Sırplar, Sırbistan'dan aldıkları askerî yardımlarla Bosna'da bir Sırp Cumhuriyeti kurduklarını ilan ettiler. Kendi bölgelerinde bulunan Müslüman (Boşnaklar) ve Katoliklerden (Hırvatlar) bu bölgeyi terk etmelerini istediler.

Nisan 1992’de Srebrenitsa'nın (Boşnakça: Srebrenica) hemen dışında bulunan Bratunac köyünde, 350 Bosnalı Müslüman, Sırp paramiliter ve özel polis güçleri tarafından işkence gördüler. Burada yaşananlar hakkındaki bilgiler, ancak aylar sonra katliam sırasında çekilen görüntülerin yayınlanması ile anlaşıldı.

Sırpların bu yaptığının dünyada duyulması, düşünülenin aksine Bosnalı Boşnakların kurtulma ümitlerini arttırmadı. Aksine, BM ve NATO desteğinde özellikle Sırplar hedef alınarak bir ambargo başlatıldı. Fakat hem Sırpların eski müttefikleri olan Rusların yardımı, hem de coğrafi olarak daha iç kesimlerde bulunan Bosnalı Müslümanlara göre daha avantajlı olmaları sebebiyle, bu ambargodan Bosnalı Sırplar neredeyse hiç etkilenmediler. Etkilenen daha çok Müslümanlar oldu.

Zamanla dünyada yükselen tepkiler ve özellikle bâzı destekçilerinin durumun vehametini anlamaya başlamaları ile Müslümanlara yönelik bâzı yardımlar ulaştırılmaya başlanmıştır. Birçok ülkede Bosna'ya yardım kampanyaları düzenlenmiştir. Bosnalıların şanssızlığı burada da devam etmiş, güvendikleri Müslüman ülkelerde kampanya paraları kendilerine ulaştırılmak şöyle dursun, başka politik amaçlar için kullanılmış ve büyük bölümü asla yerine ulaştırılmamıştır.

Zamanla gücünü toparlayan Nasır Oriç liderliğindeki Müslüman direniş örgütü Sırplara karşı koymaya ve bâzı başarılar elde etmeye başladılar. Bu duruma artık bir son vermenin zamanının geldiğini düşünen BM[özgün araştırma?], Dayton görüşmelerini başlattı. Sırplar, görüşmelerde avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenitsa'yı ele geçirmek maksadıyla güçleriyle bu iki kente saldırdılar. Tarihin gördüğü katliamlardan birini Hollandalı Barış Gücü'ne rağmen yaptılar. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu soykırıma[kaynak belirtilmeli] uğradılar. Sırplar işkence yaptıkları Bosnalı Müslümanları, öldürdüler. cesetlerini yine onlara gömdürdüler. Bosna Savaşı'nın bu en kanlı olayı Srebrenitsa Katliamı olarak adlandırılmıştır.[kaynak belirtilmeli] Srebrenitsa Katliamında öldürülenlenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte BM'nin Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7.000 ila 8.000 kişinin öldürüldüğünü belirtmiştir. Bosna Sırpları'nın hükûmetinin hazırladığı bir raporda ölü sayısı 7.779, Boşnak hükûmetinin raporunda ise 8.374'den fazla olarak gösterilmektedir. Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunmuş ve uzmanlara göre 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar 2.070 kişinin kesin kimlik tespiti yapılırken 7.000'den fazla kişinin ise cansız bedeni kesin kimlik tespiti için bekletilmektedir. Ayrıca Sırplar katliamı gizlemek için bâzı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp başka yerlere tekrar gömdüklerinden katliamla ilgili deliller bozulmuş ya da yok olmuştur.[kaynak belirtilmeli] 1992-1995 arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek'te 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup Bosnalılar, dünyanın gözü önünde ve Avrupa'nın göbeğinde sistematik bir soykırıma tâbî tutulmuştur. Sadece Srebrenitsa'da olanlar hakkında elle tutulur delillerin varlığı söz konusu olsa da çok yakın tarihte gerçekleşen soykırımı aydınlatmaya yetmemektedir.

Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'nde görülen davada Sırp Partisi lideri Radovan Karadžić, Sırp Ordusu komutanı Ratko Mladić, Vujadin Popoviç (Bosnalı Sırp komutan), Ljubisa Beara (Genelkurmay Başkanı), Drago Nikoliç (güvenlik şefi), Ljubomir Borovcanin (özel polis müdürü), Radivoje Miletiç (Genelkurmay Başkan Yardımcısı), Milan Gvero (komutan yardımcısı, Vinko Pandureviç (tugay komutanı) Bosna Savaşı sırasında Srebrenitsa'da 8.000'den fazla sivilin katledilmesinden sorumlu oldukları iddiasıyla gıyaplarında haklarında dava açılmıştır. Bosna'da meydana gelen iç savaş sırasında Sırp ordusunun yapmış olduğu katliamın arkasındaki itici güç Sırbistan Demokrat Partisi ve lideri Radovan Karadžić'tir. Parti bağımsızlık ilanı ile birlikte hükûmetten de çekilerek yasadışı bir örgüt gibi çalışmalarını yürüterek Müslüman bölgelerinde katliamları yapmışlardır. Sırp denetimindeki Ilıca bölgesinde Bosna Oteli'nde faaliyet gösteren parti lideri Radovan Karadžić ve arkadaşlarını korumakla görevli Sırp militanların üniformalarında Sırbistan bayrağı ve Çetniklerin kullandığı madenî bir para büyüklüğündeki siyah renkli bir arma bulunmaktaydı. Bütün bu katliamları gerçekleştirmek için gereken ekonomik ve askerî güç, temelde Federal Yugoslavya Ordusu'nda bulunuyordu. Ancak bu gücü yönetebilecek yetki ise Sırbistan'daydı. Dolayısıyla katliamları gerçekleştiren Sırp milislerin Sırbistan ile bağlantılı olmamalarına imkân yoktu. Sırp militanları ve Sırbistan Federal Ordusu arasındaki bu işbirliği kanıtlanamamıştır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan birisi de SDS'nin bu faaliyetlerine birçok Sırp ordu ve hükûmet yetkilisi muhalefet etmiş, o zor koşullara rağmen görevlerini bırakmışlardır. O dönemde yapılan bâzı Türk gazetecilerinin bölgedekilerle yaptıkları röportajlarda Bosna'da yaşayan 1,3 milyon Sırp nüfusun sadece yüzde 10'u, yani 130.000 kişinin Sırbistan ile birleşmek istediklerini düşündükleri rapor edilmiştir.

Bosna Hersek’te ki soykırım hakkında düşünceleriniz ile alakalı makale!​

 

İslamGuru

Yeni Üye
Kayıtlı Kullanıcı
8 Haz 2023
6
15
3

İtibar Puanı:

Bosna Hersek'te yaşanan soykırım, 1992-1995 yılları arasında Sırp güçleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu soykırım sırasında binlerce Müslüman Boşnak, öldürülmüş, işkenceye maruz kalmış ve etnik temizlik politikalarına tabi tutulmuştur. Bu olaylar, insanlık tarihindeki en korkunç suçlardan biridir.

Soykırımlar, etnik, dini veya siyasi farklılıklardan kaynaklanan nefretin sonucu olarak gerçekleşebilir. Bosna Hersek'teki soykırım da bu bağlamda düşünüldüğünde, bu tür olayların tekrarlanmaması ve insan haklarının korunması için uluslararası toplumun daha sıkı önlemler alması gerektiğine inanıyorum.

Bu tür korkunç olaylardan ders çıkarmak ve gelecekte benzer trajedilerin yaşanmasını önlemek için tüm dünya toplumlarının işbirliği yapması ve insan haklarına saygı gösteren politikalar izlemesi gerekmektedir. Soykırımların tekrar yaşanmaması için barış, hoşgörü ve adaletin sağlanması elzemdir.

Bosna Hersek'teki soykırımın tüm dünyaya ders olması ve insanlık adına bir utanç anı olarak hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu tür acı olayların tekrarlanmaması için insan haklarına, adalet ve barışa olan bağlılığımızı her zaman sürdürmemiz gerekmektedir.
 
Geri
Üst Alt