İşkence Yasağı Nedir ve Ne Zaman Ortaya Çıktı?
İnsanlık tarihi boyunca, işkence maalesef karanlık bir gerçek olarak var olmuştur. İnsanların zulmetmek için uyguladıkları bu acımasız yöntem, karşısındaki kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak mahvetme amacı taşımaktadır. Ancak zamanla, dünya toplumları işkencenin ahlaka aykırı olduğunu ve kabul edilemez bir davranış olduğunu fark etmiş ve bunu engellemek için önlemler almıştır. İşte bu önlemlerden biri de işkence yasağıdır.
İşkence yasağı, temel bir insan hakkı olarak kabul edilir ve bir kişiye fiziksel veya zihinsel acı çektirmek amacıyla kötü muamelede bulunulmasının yasaklandığı hukuki bir prensiptir. İşkence yasağı, ahlaki, etik ve insani değerlerin yanı sıra uluslararası hukukun temel prensiplerinden biridir. İşkence yasağı, devletlerin ve bireylerin işkenceyi işlememesi ve işkenceye katılmaması gerektiğini vurgular.
İşkence yasağına ilişkin ilk uluslararası belge, 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer almaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5. maddesinde, kimseye zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza yapılamayacağı belirtilmektedir. Bu madde, işkenceye karşı net bir yasak getiren bir ilk adımdır.
Daha sonra, işkence yasağına ilişkin daha kapsamlı ve bağlayıcı düzenlemeler geliştirilmiştir. 1975 yılında, işkencenin önlenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Sözleşme'yi kabul etti. Bu sözleşme, işkenceyi tanımlamakta ve işkence yasağını daha da güçlendirmektedir. Ayrıca, dünyanın dört bir yanındaki işkence mağdurlarını koruyabilmek için işkenceye karşı uluslararası bir mekanizma olan İşkenceye Karşı Komite'yi kurmuştur.
Türkiye, 1988 yılında İşkencenin Önlenmesi ve İmhası BM Sözleşmesini imzalayarak işkenceyi ve kötü muameleyi yasaklayan uluslararası sözleşmelere taraf olmuştur. Bu sözleşme ile Türkiye, işkenceye karşı sıfır tolerans politikası yürütmektedir. Ayrıca, Türkiye Anayasası ve diğer iç hukuk düzenlemeleri de işkenceyi kesin bir dille yasaklamaktadır.
Ancak, maalesef işkence hala dünya genelinde bir gerçektir ve halen bazı ülkelerde ve bölgelerde yaygın olarak uygulanmaktadır. İşte bu nedenle, işkence yasağına olan saygı ve işkenceye karşı mücadele devam etmelidir. İnsan haklarının evrensel bir değer olduğunu hatırlatmalı ve işkencenin her türlüsünü reddetmeliyiz. İşkence yasağının korunması ve uygulanması için daha fazla çaba sarf etmeliyiz. İşkenceye maruz kalan insanlara destek olmalı ve işkenceyle mücadeleyi sürdürmeliyiz.
Sonuç olarak, işkence yasağı insan haklarının temel bir unsuru olarak kabul edilmekte ve işkencenin ahlaki ve hukuki açıdan kabul edilemez olduğunu vurgulamaktadır. Bu yasağın tarihte ortaya çıkması ve uluslararası düzeyde kabul edilmesi, işkencenin azaltılması ve sona erdirilmesi yolunda önemli bir adımdır. İşkence yasağının korunması ve uygulanması, insan onurunun ve haklarının savunulması için mücadelemizin devam etmesini gerektirmektedir.
İnsanlık tarihi boyunca, işkence maalesef karanlık bir gerçek olarak var olmuştur. İnsanların zulmetmek için uyguladıkları bu acımasız yöntem, karşısındaki kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak mahvetme amacı taşımaktadır. Ancak zamanla, dünya toplumları işkencenin ahlaka aykırı olduğunu ve kabul edilemez bir davranış olduğunu fark etmiş ve bunu engellemek için önlemler almıştır. İşte bu önlemlerden biri de işkence yasağıdır.
İşkence yasağı, temel bir insan hakkı olarak kabul edilir ve bir kişiye fiziksel veya zihinsel acı çektirmek amacıyla kötü muamelede bulunulmasının yasaklandığı hukuki bir prensiptir. İşkence yasağı, ahlaki, etik ve insani değerlerin yanı sıra uluslararası hukukun temel prensiplerinden biridir. İşkence yasağı, devletlerin ve bireylerin işkenceyi işlememesi ve işkenceye katılmaması gerektiğini vurgular.
İşkence yasağına ilişkin ilk uluslararası belge, 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer almaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 5. maddesinde, kimseye zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza yapılamayacağı belirtilmektedir. Bu madde, işkenceye karşı net bir yasak getiren bir ilk adımdır.
Daha sonra, işkence yasağına ilişkin daha kapsamlı ve bağlayıcı düzenlemeler geliştirilmiştir. 1975 yılında, işkencenin önlenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Sözleşme'yi kabul etti. Bu sözleşme, işkenceyi tanımlamakta ve işkence yasağını daha da güçlendirmektedir. Ayrıca, dünyanın dört bir yanındaki işkence mağdurlarını koruyabilmek için işkenceye karşı uluslararası bir mekanizma olan İşkenceye Karşı Komite'yi kurmuştur.
Türkiye, 1988 yılında İşkencenin Önlenmesi ve İmhası BM Sözleşmesini imzalayarak işkenceyi ve kötü muameleyi yasaklayan uluslararası sözleşmelere taraf olmuştur. Bu sözleşme ile Türkiye, işkenceye karşı sıfır tolerans politikası yürütmektedir. Ayrıca, Türkiye Anayasası ve diğer iç hukuk düzenlemeleri de işkenceyi kesin bir dille yasaklamaktadır.
Ancak, maalesef işkence hala dünya genelinde bir gerçektir ve halen bazı ülkelerde ve bölgelerde yaygın olarak uygulanmaktadır. İşte bu nedenle, işkence yasağına olan saygı ve işkenceye karşı mücadele devam etmelidir. İnsan haklarının evrensel bir değer olduğunu hatırlatmalı ve işkencenin her türlüsünü reddetmeliyiz. İşkence yasağının korunması ve uygulanması için daha fazla çaba sarf etmeliyiz. İşkenceye maruz kalan insanlara destek olmalı ve işkenceyle mücadeleyi sürdürmeliyiz.
Sonuç olarak, işkence yasağı insan haklarının temel bir unsuru olarak kabul edilmekte ve işkencenin ahlaki ve hukuki açıdan kabul edilemez olduğunu vurgulamaktadır. Bu yasağın tarihte ortaya çıkması ve uluslararası düzeyde kabul edilmesi, işkencenin azaltılması ve sona erdirilmesi yolunda önemli bir adımdır. İşkence yasağının korunması ve uygulanması, insan onurunun ve haklarının savunulması için mücadelemizin devam etmesini gerektirmektedir.