Dostoyevski'nin psikoloji ve psikiyatri konularına olan ilgisi, kendi yaşamındaki deneyimlerinden kaynaklanmaktadır. Kendisi, özellikle gençlik döneminde, borçlar nedeniyle sık sık hapishanelerde yatmış ve burada birçok farklı insan profiliyle karşılaşmıştır. Hatta bir dönem idam cezasına çarptırılmış ve infaz gününü son anda iptal edilmiştir. Bu deneyimleri, onun insan doğası, suçluluk duygusu ve adalet arayışı gibi temalar üzerinde düşünmesine ve yazmasına sebep olmuştur.
Dostoyevski'nin en önemli eserlerinden biri olan "Suç ve Ceza", suçluluğun ve vicdanın psikolojik etkilerini ele almaktadır. Romanın kahramanı Raskolnikov, bir cinayet işlemiş ve bu cinayetin psikolojik yüküyle mücadele etmektedir. Dostoyevski, Raskolnikov'un bunalımlarını, suçluluk duygularını ve vicdan sancılarını son derece gerçekçi bir şekilde betimlemiştir. Okuyucuya, suçun insan psikolojisi üzerindeki etkilerini, vicdanın gücünü ve suçluluk hissinin insan davranışlarını nasıl etkilediğini anlatmıştır.
Dostoyevski, yalnızca romanlarında değil, aynı zamanda kendi hayatında da psikoloji ve psikiyatri konularına büyük ilgi göstermiştir. Özellikle epilepsi ve çöküntü bozukluğu gibi hastalıkların tedavisi üzerinde çalışmış ve bu konularla ilgili birçok makale yazmıştır. Bunların yanı sıra, sosyal adalet, ahlaki değerler ve insan doğası gibi konular üzerindeki fikirleri de önemlidir ve günümüzde hala tartışılmaktadır.
Sonuç olarak, Fyodor Dostoyevski'nin psikoloji ve psikiyatri konularına olan ilgisi, geniş bir perspektifte ele alınması gereken bir konudur. Kendisi, insan psikolojisini en gerçekçi şekilde anlatan yazarlardan biridir ve eserleri, günümüz psikolojisi ve psikiyatrisi gibi alanlarda da önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir.