Romantik hikayeler genellikle aşk, tutku, macera ve duygusal çatışmaları konu alırken, "Madam Bovary"de Flaubert, insan doğasının karanlık yönlerini ve yaşamın gerçeklerini ele alır. Romanın ana karakteri Emma Bovary, sıkıcı bir evlilikten kurtulmak için romantik hayaller kurar ve bu hayalleri gerçekleştirmek için kendini büyük bir borç yükü altına sokar. Ancak, hayalleri gerçekleşmez ve gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalır. Flaubert, Emma'nın hayallerinin ona verdiği yanılsamaları yıkarken, aynı zamanda onun hayatındaki acımasız gerçekleri de ortaya çıkarır.
Flaubert'in gerçekçi tarzı, karakterlerin detaylı tasvirleri ve nesnel anlatımı ile belirginleşir. Okuyucular, roman karakterleri hakkında ayrıntılı bilgi edinirken, aynı zamanda her karakterin zayıflıklarını ve çelişkilerini anlamaya başlarlar. Emma Bovary'in iç dünyası, Flaubert'in betimleyici üslubuyla açıklığa kavuşur ve okuyucular onun yaşadığı duygu karışıklıklarını ve manevi boşluğunu anlamaya başlarlar.
Bir diğer önemli tema da ahlaki çöküntüdür. Emma Bovary'in yaptığı yanlış kararlar sonucu hayatındaki ahlaki çöküntü, romanın önemli bir öğesidir. Flaubert, kahramanın yanıltıcı hayalleri ve aç gözlülüğünün sonuçlarını anlatırken, okuyuculara ahlaki bir ders de verir.
Sonuç olarak, "Madam Bovary" gerçekçi bir roman olsa da, romantizmin etkilerini de taşır. Eser, insan doğasının karmaşıklığını, hayatın acımasızlığını ve ahlaki çöküntüyü anlatırken, roman karakterlerine duygusal bir derinlik de kazandırır. Flaubert'in sıradışı anlatım tarzı, "Madam Bovary"i edebi bir başyapıt olarak kabul edilmesini sağlar.