Marksizm-Leninizm, sosyalizmin temel teorik ve ideolojik çerçevesini sağlayan bir felsefe ve düşünce sistemi olarak kabul edilir. Bu sisteme göre insanlar, sosyal yapının belirleyici faktörleri olan üretim ilişkilerine ve sınıf mücadelesine göre düzenlenmektedir. Bu nedenle din, Marksist teoriye göre toplum üzerindeki rolü çok sınırlıdır.
Marksizm-Leninizm ideolojisi, dinin insanların zihinsel ve felsefi dünyalarına etki ettiğini ve bu etkinin kapitalizm altında daha derin olduğunu kabul etmektedir. Ancak, Marksistlerin din hakkındaki temel fikirleri, dinin toplumsal bir kurum olarak işlevi konusunda daha az tolerans gösterir.
Marksizm-Leninizm, dinin toplumsal bir kurum ve ahlaki bir otorite olmaktan çıkması gerektiğine inanır. Dinin bu şekilde ideolojik bir güç olarak kabul edilirken, toplumda eşitsizlik ve sömürüyü destekleyen bir kurum olarak kabul edilir.
Din, herkesin vicdanına bırakılması gereken kişisel bir savlar serbestisinin özgürce hareket etmesi gerektiğinde, bir toplumda çeşitli dini inançlar ve uygulamaların olabilmesi gerektiğine inanır. Ancak, onların uygulamasındaki etkiler genel olarak devlet tarafından düzenlenmelidir.
Marksizm-Leninizm, dinin toplumsal bir kurum olarak kaldığı sürece kapitalizm altında var olmaya devam edeceğine inanır. Böylece dinin rolüne ilişkin tartışmalar, konunun sosyal ve siyasi bağlamına bağlı olarak devam etmektedir. Ancak Marksizm-Leninizm'in temel ilkesi, toplumun sınıfsal yapısı ve üretim ilişkileri tarafından belirlendiği ve bu nedenle dinin sınıfsal bir çıkarı olduğu gerçeğidir.
Marksizm-Leninizm ideolojisi, dinin insanların zihinsel ve felsefi dünyalarına etki ettiğini ve bu etkinin kapitalizm altında daha derin olduğunu kabul etmektedir. Ancak, Marksistlerin din hakkındaki temel fikirleri, dinin toplumsal bir kurum olarak işlevi konusunda daha az tolerans gösterir.
Marksizm-Leninizm, dinin toplumsal bir kurum ve ahlaki bir otorite olmaktan çıkması gerektiğine inanır. Dinin bu şekilde ideolojik bir güç olarak kabul edilirken, toplumda eşitsizlik ve sömürüyü destekleyen bir kurum olarak kabul edilir.
Din, herkesin vicdanına bırakılması gereken kişisel bir savlar serbestisinin özgürce hareket etmesi gerektiğinde, bir toplumda çeşitli dini inançlar ve uygulamaların olabilmesi gerektiğine inanır. Ancak, onların uygulamasındaki etkiler genel olarak devlet tarafından düzenlenmelidir.
Marksizm-Leninizm, dinin toplumsal bir kurum olarak kaldığı sürece kapitalizm altında var olmaya devam edeceğine inanır. Böylece dinin rolüne ilişkin tartışmalar, konunun sosyal ve siyasi bağlamına bağlı olarak devam etmektedir. Ancak Marksizm-Leninizm'in temel ilkesi, toplumun sınıfsal yapısı ve üretim ilişkileri tarafından belirlendiği ve bu nedenle dinin sınıfsal bir çıkarı olduğu gerçeğidir.