Proleter Diktatörlük ve Devletin İşlevi: Leninist Yaklaşım

Paylaşımı Faydalı Buldunuz mu?

  • Evet

    Oy: 38 100.0%
  • Hayır

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    38

ErSan.Net 

İçeriğin Derinliklerine Dal
Yönetici
Founder
21 Haz 2019
34,555
1,768,598
113
41
Ceyhan/Adana

İtibar Puanı:

Proleter diktatörlüğü, Karl Marx'ın "Komünist Manifesto" adlı eserinde bahsettiği ve Vladimir Lenin'in uygulamaya koyduğu bir kavramdır. Proleter diktatörlüğü, işçi sınıfının iktidarı ele geçirerek, sınıf mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu yazıda, proleter diktatörlüğü ve devletin işlevi üzerine Leninist yaklaşım incelenecektir.

İlk olarak, proleter diktatörlüğü kavramının doğru anlaşılması gerekmektedir. Proleter diktatörlüğü, işçi sınıfının devleti ele geçirmesiyle ortaya çıkan bir süreçtir. Bu süreç, işçi sınıfının iktidarı elinde bulundurarak, burjuvazinin baskısını sona erdirmeyi amaçlar. Proleter diktatörlüğü kavramı, devletin işlevi açısından da önem taşır.

Leninist yaklaşıma göre, devletin ana işlevi, bireysel hakların korunmasıdır. Ancak, proleter diktatörlüğü sürecinde, sınıf mücadelesi kızıştığı için, devletin bu işlevi değişmektedir. Devlet, burjuvaziye karşı mücadele veren işçi sınıfının çıkarlarını koruyan bir araç haline getirilmektedir.

Devletin bu işlevi, proleter diktatörlüğü sürecinde sadece işçi sınıfının çıkarları için kullanılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Devletin bu işlevi, aynı zamanda bütün toplumun çıkarları için de kullanılabilir. Devlet, sınıf mücadelesinin beraberinde getirdiği baskıları sona erdirerek, adaletin sağlanmasına katkıda bulunabilir.

Proleter diktatörlüğü sürecinde devletin işlevi, sorunu çözmek için bir araç haline getirilmesidir. Bu süreçte devletin doğru kullanılması, sınıf mücadelesinin sona erdirilmesine ve adaletin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Ancak, devletin bu süreçteki işlevi, sınıf mücadelesinin sona ermesiyle birlikte tekrar bireysel hakların korunmasına dönüşmelidir.

Sonuç olarak, proleter diktatörlüğü ve devletin işlevi üzerine Leninist yaklaşım, sınıf mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkan proleter diktatörlüğü sürecinde devletin rolünü inceler. Devletin bu süreçteki kritik işlevi, sınıf mücadelesinde adaletin sağlanmasına yardımcı olmak için kullanılmasıdır. Ancak, devletin işlevi, sınıf mücadelesinin sona ermesiyle birlikte bireysel hakların korunması için kullanılmalıdır.
 

MT 

Keşfetmek İçin İçeriği Oku
Moderator
30 Kas 2019
29,149
673,367
113

İtibar Puanı:

Proletarya diktatörlüğü kavramının ona karşı çıkanlar tarafından sıklıkla yanlış anlaşıldığını ve yanlış temsil edildiğini belirtmek gerekir. Proletarya diktatörlüğü, birçok kişinin düşündüğü gibi bir tiranlık ya da baskı biçimi değildir. Bunun yerine, gücün işçi sınıfına ait olduğu ve tüm vatandaşların hayatlarını etkileyen kararlarda eşit söz sahibi olduğu gerçek bir demokrasinin kurulması için gerekli bir adımdır.

Dahası, devletin rolüne ilişkin Leninist yaklaşım, işçi sınıfının ve yönetici sınıfın çıkarlarının temelde zıt olduğunu kabul eder. Bu nedenle devlet, işçi sınıfının gücünü kullanması ve çıkarlarını koruması için bir araç olarak hizmet etmelidir. Bu, yönetici sınıfın devrimin getirdiği değişikliklere direnme olasılığının yüksek olduğu kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasında özellikle önemlidir.

Lenin, bunu başarmak için işçi sınıfının devlet aygıtının kontrolünü ele geçirmesi ve onu eski yönetici sınıfı bastırmak ve kendi diktatörlüğünü kurmak için kullanması gerektiğini savundu. Ancak bu diktatörlük kendi başına bir amaç değildir. Nihai hedefi, sınıf ayrımlarını ortadan kaldırmak ve devletin gereksiz hale geleceği sınıfsız bir toplum yaratmaktır.

Sonuç olarak, proletarya diktatörlüğüne ve devletin rolüne ilişkin Leninist yaklaşım, işçi sınıfının iradesinin zorbaca dayatılmasına basitçe indirgenemeyecek kadar karmaşık ve incelikli bir kavramdır. İşçi sınıfı, çıkarlarını korumak için devleti kullanmalıdır, ancak nihai hedef, devlete artık ihtiyaç duyulmayan bir toplum yaratmaktır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst Alt