Satürn'ün keşfi, tarihi boyunca birkaç aşamada gerçekleşen bir süreçtir. İlk olarak antik çağlarda, çıplak gözle gözlemlenen bir gökcisimiydi.
Antik çağlarda Satürn, Romalılar tarafından Cronus adıyla tanımlanan bir tanrının adını almıştır. Sabit yıldızların hareketlerini inceleyen astronomlar, Satürn'ün gezegen olduğunu ilk düşünenlerdendi. Ancak çıplak gözle gözlemlenen bu gök cismi hakkında pek fazla bilgiye sahip değillerdi.
1600'lü yılların başlarında, astronom Galileo Galilei, kendisinin yaptığı teleskopla Satürn'ü incelemeye başladı. 1610 yılında, Galileo, teleskopuyla Satürn'ü gözlemlediğinde onu ilginç bir şekilde gördü. Gözlemleri, Satürn'ü iki küçük uyduyla (sonradan Satürn'ün halkaları olduğu anlaşılacak olan bileşenler) gösteriyordu. Ancak Galileo'nun teleskopu yeteri kadar kaliteli olmadığı için, halkaları doğru bir şekilde tanımlayamadı.
1655 yılında, Hollandalı astronom Christiaan Huygens, daha gelişmiş bir teleskop kullanarak Satürn'ü inceledi. Huygens, Satürn'ün halkalarını daha iyi gözlemledi ve kendi Sistem-Satürn teorisini ortaya attı. Bu teori, Satürn'ün çevresini halkalarla saran bir yapıya sahip olduğunu öneriyordu.
Ancak, gerçek anlamda Satürn'ün halkaları hakkında bilgi elde etmek, 20. yüzyılın başlarında gerçekleşti. 1895 yılında, James Keeler adlı bir astronom, Mount Wilson Gözlemevi'nde yaptığı gözlemlerle, Satürn'ün halkalarının birleşik küçük parçacıklardan oluştuğunu gösterdi. Bu, halkaların yoğun olduğu ve daha az yoğun bölgelerden oluştuğu bölümlere sahip olduğunu kanıtlıyordu.
Sonraki yıllarda, Amerikan ve Avrupalı astronotların gerçekleştirdiği uzay keşifleri, Satürn'ün halkalarının doğasını daha da açığa çıkardı. 2004 yılında Satürn'ü incelemek amacıyla uzaya gönderilen Cassini-Huygens misyonu, Satürn halkalarının yapısı, bileşimi ve oluşumu hakkında daha ayrıntılı bilgiler sağladı. Cassini-Huygens misyonu, aynı zamanda Satürn'ün uydularının da incelenmesine olanak sağladı.
Bugün, Satürn ve halkaları hakkında pek çok bilgiye sahibiz ve onun ilginç bir gezegen olduğunu biliyoruz. Keşif süreci boyunca, Satürn ve halkaları hakkındaki anlayışımız büyük ölçüde gelişti ve bu gezegen, güneş sistemi içindeki en dikkat çekici gök cisimlerinden biri olarak görülmektedir.