Yapay Depremler
Son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, yeraltından petrol ve kaya gazı çıkarmak için yapılan çalışmaların depremleri tetikleyebileceğini gösteriyor. Hatta bazı araştırmacılar petrol ve kaya gazı çıkarılan bölgeler için deprem tahminleri yapmaya bile başladı.
2008’den önce ABD’nin Teksas eya- letindeki Forth Worth bölgesinde tek bir deprem bile olmamıştı. An- cak bu tarihten sonra 200’ün üze- rinde deprem meydana geldi. Eya- let genelindeki depremlerin sayısı 6 kat artmış durumda. Yine ABD’nin Oklahoma eyaletindeki depremle- rin sayısında da 160 kat artış görül- dü ve bu depremlerin bazıları bina- lara, yollara ve insanlara zarar ver- di. Bilimsel çalışmalar, yaşanan bu ani değişikliklerin petrol ve kaya ga- zı çıkarmak için yapılan sondajlarla ilişkilendirilebileceğini gösteriyor.
Şirketlerin yeraltına bıraktığı atık sular yapay depremleri tetikliyor. Hatta sondajların sebep olacağı ya- pay depremlerle ilgili 1 yıllık tah- minler yapıldı. Bugüne kadar kay- dedilen en büyük yapay deprem 2011 yılında Oklahoma’da yaşandı ve Richter ölçeğine göre 5,6 büyük- lüğündeydi. Ancak bilim insanları, yapay depremlerin büyüklüğünün nadiren de olsa 7,0’ye kadar çıkma- sının mümkün olduğunu düşünü- yor. Bu büyüklükte depremler, çok geniş bir alanda çok büyük yıkımla- ra sebep olabilir.
Yapay Depremlerin Tarihi
Yapay depremlerin yeni bir kavram olduğu söy- lenemez. Yeraltına pompalanan sıvıların yapay dep- remleri tetikleyebileceğine dair ilk bulgular 1960’lar- de elde edilmişti. 1961 yılında Denver (ABD) civarın- daki kimyasal silah fabrikasında zararlı atıkları içine boşaltmak için derin bir kuyu kazılmıştı. Atıklar ku- yunun içine pompalanmaya başlandıktan birkaç ay sonra yer sarsıntıları olmaya başladı. 1962 ile 1966 arasında bölgede kaydedilen irili ufaklı depremle- rin sayısı 700’ün üzerinde. Kuyuya pompalanan sıvı- ların hacmi ve basıncıyla meydana gelen depremler arasında ilişki kurulabileceğini fark eden ilk kişi Da- vid Evans isimli bir jeologdu. 1966 yılında yayımladı- ğı bir makalesinde “uygulanan sıvı basıncının kararlı bir sistemi kararsızlaştırdığı” sonucuna varmıştı. Ay- nı yıl atık sıvı kuyusu kapatıldı, ancak depremler bir süre daha büyüyerek devam etti. Geçmişte pompala- nan sıvı yeraltında yayıldıkça yeni kırıklarla karşılaş-
tı ve yeni depremleri tetikledi. Bu kuyunun sebep ol- duğu yapay depremlerin en büyüğü 1968 yılında ya- şandı ve Richter ölçeğine göre 4,8 büyüklüğündey- di. Daha sonra büyüklüğü giderek azalmaya başlayan depremler 1981 yılına kadar devam etti.
1969 yılında bilim insanları yeraltına pompala- nan atık sularla depremler arasındaki ilişkiyi bilimsel yöntemlerle incelemeye başladı. Bu amaçla farklı ba- sınçlarla yeraltına pompalanan atık sıvının derin ka- yalardaki yayılımı incelendi. Sonuçlar belirli bir eşik değeri aşıldığı zaman depremlerin meydana geldiği- ni, sıvı basıncı bu eşik değerin altında kaldığınday- sa depremlerin olmadığını gösteriyordu. Dolayısıyla deneyler, pompalanan atık sıvıların basıncının ayar- lanması ile yapay depremlerin kontrol edilebileceği- ni gösteriyordu. Takip eden yıllarda yapay deprem- ler üzerine pek çok bilimsel çalışma yapıldı ve süreç daha iyi anlaşıldı. Ancak 2000’li yıllara gelindiğinde kaya gazı çıkarma faaliyetleriyle beraber yapay dep- remler yeniden ortaya çıktı.Kaya gazı çıkarma faali- yetlerinin yoğun biçimde devam ettiği ABD’nin çe- şitli bölgelerinde hemen hemen her gün doğal sü- reçlerle açıklanamayacak depremler meydana geli- yor. Örneğin Rocky Mountains bölgesinin doğusun- da 1967-2000 döneminde her yıl ortalama 21 dep- rem meydana gelmişti. Ancak kaya gazı çalışmaları başladıktan sonra 2010-2012 döneminde her yıl or- talama 100 deprem meydana geldi. Bu durum yeral- tına pompalanan atık sularla ilişkilendiriliyor.
Yapay Depremlerin Mekanizması
Günümüzde meydana gelen yapay depremlerin altında hidrolik kırılma olarak adlandırılan bir yön- tem yatıyor. Bu yöntemde yeraltındaki kayaları kır- mak ve kaya gazının ya da petrolün ortaya çıkması- nı sağlamak için kimyasal maddeler ve kumla birlik- te milyonlarca litre su yeraltına pompalanıyor. Yeral- tı kaynağı kuyu boyunca yukarı çıkarken beraberin- de çok miktarda aşırı derecede tuzlu bir sıvı da geli- yor. Çoğu zaman içinde doğal radyoaktif maddeler de bulunan, bitkiler ve hayvanlar için hayli zararlı bu atık sıvı, içme suyu kaynaklarını kirletmemesi için yeryüzünün herhangi bir bölgesine bırakılmıyor.
Onun yerine atık sıvılardan kurtulmak için özel ola- rak tasarlanmış borularla gaz çıkarılan bölgeden çok daha derinlerdeki boşluklu kayaların içine bırakı- lıyor. Kuyuya boşaltılan sıvı miktarı arttıkça faylar üzerindeki basınç artıyor. Kritik bir seviye aşıldıktan sonra faylarda kaymalar meydana geliyor ve deprem oluyor. Üstelik deprem riski sadece kuyunun bulun- duğu bölgeyle sınırlı değil. Orijinal kuyuların kilo- metrelerce uzağında depremler meydana gelebiliyor ve tehlike on yıl hatta daha fazla süre devam ediyor.
Depremlerde yaşanan artışın nedenlerinden biri yatay delme olarak adlandırılan yeni bir yöntem. Bu yöntemle kazılan kuyular önce dikey olarak yeraltına indikten sonra 90 derece dönüyor ve yatay olarak iler- liyor. Böylece geniş alanlara yayılan yeraltı kaynakla- rını yeryüzüne çıkarmak için farklı yerlerde çok sayı- da kuyu kazmaya gerek kalmıyor. Yatay delme yönte- miyle kazılan tek bir kuyuyla kilometrelerce uzaktaki bölgelere ulaşmak mümkün. Geleneksel yöntemlere göre çok daha kısa sürede çok daha büyük miktarda rezervi yeryüzüne çıkarmaya imkân veren bu yöntem, aynı zamanda kısa süre içinde yer altına çok büyük miktarda atık su pompalanmasına da neden oluyor.
Yapay Deprem Araştırmaları
Yapay Depremlerin Oluşumu
Su katmanı
Kaya gazı çıkarmak için yatay delme yöntemiyle açılan kuyu
Atık su kuyusu
Fay
Artan basınç depremi tetikleyebilir.
Yer altına pompalanan atık su, oyukları ve kırıkları doldurarak depremleri tetikleyebilir.
Atık su boruları
Petrol kuyusu Kaya
Petrol rezervi
Kayma gerilimi
Kaya gazı çıkarma faaliyetleriyle beraber deprem- lerde artış görülmeye başlandıktan sonra pek çok ki- şi depremlerle atık su kuyuları arasındaki ilişki hak- kında çekimserdi. Ancak bugün pek çok bilim insa- nı yapay depremler üzerine çalışmalar yapıyor. Hat- ta bazı araştırmacılar sismolojik modeller kurarak meydana gelebilecek yapay depremlerle ilgili tah- minler yapmaya bile başladı. Fakat hâlâ cevaplan- mayı bekleyen pek çok soru var. Örneğin neden ba- zı bölgelerde çok sık yapay deprem meydana gelir- ken bazı bölgelerde neredeyse hiç yapay deprem ol- muyor. Bu durumun bir sebebi, az deprem görülen bölgelerde atık kuyularına boşaltılan sıvıların basın- cının depremlerin meydana gelmesi için gerekli eşik değere henüz ulaşmaması olabilir. Ayrıca bu durum fayların yapısı ve yönelimiyle de ilişkilendirilebilir. Günümüzde pek çok araştırmacı bu ve benzeri soru- ları cevaplayacak gelişmiş sismolojik modeller oluş- turmak için çalışmalar yapıyor.
Şema: Erhan Balıkçı
Kaynak
Kuchment, A., “Drilling for earthquakes”, Scientific American, http://www.scientificamerican.com/article/drilling-for-earthquakes, 2016.
Son düzenleme: