Bu ifade, insanın içsel bir tatminsizlik yaşadığı durumlarda ortaya çıkan bir duygusal tepkiyi ifade eder. İnsanın sadece maddi ihtiyaçlarının karşılanması ile fiziksel açlık giderilebilirken, duygusal açlık, insanın insanlıkla ilgili derin sorulara, anlam arayışına ve ruhsal doyuma yönelik bir tatminsizliği ifade eder.
Bilim ve felsefe ise insanın zihnini genişleten ve anlam arayışına katkıda bulunan disiplinlerdir. Bilim, doğa ve evrenin işleyişini anlamak için deney ve gözlemlere dayanan bir yöntem ve bilgi birikimidir. Felsefe ise insanın kendisi, dünya, bilgi, etik gibi konular üzerine düşünsel bir çerçeve sunan disiplindir.
Ancak, her ne kadar bilim ve felsefe insanın zihinsel dünyasını zenginleştirebilse de, duygusal açlık ve anlam arayışı bu disiplinlerle tam anlamıyla giderilemez. İnsanın anlam, coşku, sevgi, bağlılık gibi duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak için daha derin bir arayışa ihtiyaç duyduğu düşünülebilir. Bu doğrultuda, kişisel deneyimler, insan ilişkileri, sanat, din, meditasyon gibi farklı alanlar, insanın bu tür ihtiyaçlarını karşılamada önemli olabilir.
Dolayısıyla, bilim ve felsefe insanın duygusal açlığını tamamen doyuramayabilir, ancak insanın içsel doyumunu sağlamak için zihinsel açıdan büyük katkılar sağlayabilirler. Duygusal doyum için daha derin ve bireysel bir arayışa ise kişisel tercihler ve inançlar doğrultusunda yönelmek gerekebilir.